Sayfalar

11 Temmuz 2010 Pazar

Yoksun

Kış olsa gerek; önlerimizde birer fincan kahve, etrafımızda yer bulmaya çalışan insanlar oturuyoruz... Ne kadar şeker atarsam atayım tadı yok kahvenin. Diğer masalarda oturanlardan daha tanıdık değilsin bana. sanki gözlerini ilk kez görüyorum ürpertiler içinde, bakışların yabancı, sözlerin yalancı... İçimde açılan koca oyukların üstünü kapatabilirmiş sandığın oradan buradan konuşmaların, kelimelere boğulmuş sessizlikten başka birşey değil. Yüzüne bile bakasım yok, köşeye ışıksızlığına aldırmadan koydukları benjamin gözüme çarpıyor... Seni dinleyip bendeki yokluğunu daha da derinleştirmekten daha az acıtıyor üstündeki yüzlerce yaprağı saymak... Sessizliğimin çığlıklarını sayılar bastırmazsa heran kaçabilirim oradan, tam hakettiğin gibi, tam nefret ettiğin gibi ve hiç yapamadığım gibi. O an aklıma geliyor, belki de hiç dönüp arkamı gidemediğim için bunca bağlandın bana. terk edilmeyeceğinin rehaveti kolayca parçalayıp savurma hakkıyla değişti ya da... Bilmezsin ki, ben giderim senin ruhun duymadan... bakışların yumuşadı, yine o bilindik rahatlık seni sardı... Ne acı, farkında bile değilsin kasırgalarımın... Sevgim yaprakların sayısında içlerine karıştı, ruhum o masadan çoktan kalkıp kaçtı... Sen artık bende yoksun..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder