Geçenlerde bir arkadaşım sevgilisinden bahsediyor ağzından bal damlaya damlaya "inanamazsın" diyor, "kız hayal kuruyor. Ne olur karşı gelme dedi bana, hayal kurmak onu mutlu ediyormuş. Ben galiba bu kıza aşık oluyorum"... Başta 'ee ne var ki bunda' dedim içimden, adamı seviyor, illa ki düşler kuracak...
Adam evli, son dönemlerde boşanma kararında gerçi ama bunun şu andaki kızla bir ilgisi yok. Bahsi geçen hatun kişi de evli, 2 çocuk annesi. Onun planları içinde boşanma gibi bir durum söz konusu değil. Yani sonuç olarak aslında geleceklerini birlikte devam ettirmeleri gerçekten hayal...

Hep böyle değildi; hiç mantığıyla yaşayanlardan olamadım ki zaten. Kalbinle eş çalışıyorsa beynin hayalsiz yaşayamazsın ki-yaşayamazdım ki... Geceleri yatar yatmaz uyuyabilenlerden değilim ne yazık ki. En az 1 saat falan döner dururum yatakta kendimi bildim bileli. İşte o bir saat benimdi her zaman. Vakit geçtir, gece bütün sessizliğiyle senindir... Düşünürsün... Önce günün getirdikleri canlanır yeniden gözünde, az biraz hesaplaşma... Sonra giderek önündeki günlerin hayalini kurmaya başlarsın, minicik detayları canlandırırsın. Burnuna kahvenin kokusu bile gelir, perdelerin desenleri canlanır gözünde. Oturduğun kanepenin yumuşaklığını hissedersin... ve uyku sarar seni; böyle zamanlarda rüyaların da genelde kabus değildir zaten. Sabah uykunu almış uyanır, yeni güne hazırlanırsın...
Belki çok gençtim daha. Belki o kadar da incinmemiştim henüz, ya da kurduğum hayaller birileri tarafından unufak edilip sivri uçlarıyla saplanmamışlardı kalbime. Veya beni en çok mutlu edeceğini sandığım şeyin en kötü kabusumdan beter hale dönüşebileceğini yaşamamıştım. Ya da o filmdeki gibi insan büyüdükçe hayalleri küçülüyordu... Sonuçta hayal kuramaz oldum. İstersem kör kütük aşık olayım, o işin sonunun mutlu olmayacağını göre göre kalbimi dinleyip yaşasam da hala dibine kadar, hayal kuramıyorum. Geceleri yatağıma uzandığım zaman beynime kemirgenler üşüşmeye başladığından beri tek başıma uyku bana haram oldu. Bir film açıyorum en sabun köpüğünden, izlerken uyumaya değil, sızıp kalmaya çalışıyorum. Arada filmler uc uca ekleniyor, günün ilk ışıkları gözlerime batıp zorla uykuya mecbur ediyor. Rüyalar hep karman çorman, seneler oldu dinlenmiş uyanmaya hasretim... Her sabah 100 yaşın bitkinliğiyle başlıyorum yeni güne...
Her hayalim özümden bir şeyler çalmış, hayal kurma yeteneğim birilerine ölçüsüzce satılmış... Elimde kalmış minicik bir tutam, ya onu da kaptırırsam korkusundan artık sadece umut edebiliyorum...
Aynen! Televizyonla sizmasina kadar, aynen!!
YanıtlaSilşu seneryolara artık kendimiz mi müdahale etsek?
YanıtlaSil